Şunu farkettim beni yazı yazmaya tetikleyen en büyük güç aslında üzülmemmiş. Mutlu olduğumda yazmak çok aklıma gelmezken, mutsuz ve kırgın olduğumda ise içimdekileri kusmak için kendime bir alan arıyormuşum. Belki de blog açma sebebim işte budur. Yazı yazmayı sevdiğim için, hobi olarak açmakla başlamıştım yola. Ama şuan farkediyorum ki bazen içimden yazmak gelmiyor, bazense içimde tutasım gelmiyor olan şeyleri. Hiçbir şeyi kayırmadan dilediğimce kendim olmakta özgür olduğum bir alanım olsun istemiştim. İşte o alan benim için minik blog sayfam aslında. Her hayal kırıklığına uğradığımda, her yıkıldığımda, her ne yapacağımı bilmediğimi düşündüğümde. Burda aklımdan geçenleri karar vermiş olarak yazıya döküyorum aslında. Dökmeden önce kendimce çelişkide olduğum şey şekil alıyor bir anda karar vermiş, kendinden emin hale geliyorum. Kalemin gücü mü derler buna yoksa yeni dönemimizde klavyenin gücü mü demeliyiz? Orasına takılmayalım şimdi. Özgürlüğünü hissederken burada yine de kayırdığım şeyler oluyor bazen fazlasını yazmak istesemde yayınlamaktan çekiniyorum yazıp içimi rahatlatıp öylece bırakıyorum. Yazdıklarımı tanıdıklarımda okuduğundan bence bu çekincem. Heran herkesin ensemde olduğunu düşünmek bile beni yeterince geren bir durum. Açık sözlü bir insan olmama rağmen bazen kırmadan açıklama yapmaya çalışmak yeterince açık ve net olmuyor malesef ki. İçimde ki haykırışları yalnızca duyan yine benim. Haykırışlarım benim gerçekliğim ve bunları içimden değil dışımdan yüksek sesle söylemek istiyorum. Yanımda olmaya hazır olmayanlar, bunları duymak istemeyenler kulaklarını tıkasın öyleyse. Yorulmak istemiyorum ben yalnızca haykırmak istiyorum. Öyle ya da böyle o cesareti toplayıp haykırıcam biliyorum. Şimdi olmasa da elbet bir gün.
top of page
bottom of page
Comments